Karşısındakinin yalan söylediğini kolayca anlayan Kaç Kişiyiz?
“Vücut dilini mi okuyorum, hislerim mi güçlü bilemiyorum ama bu güne kadar hiç yanılmadım!” diyenler burada mı?
Psikoloji kategorisinde binlerce insan düşüncelerini paylaştı.
Sen de katıl, kabileni bul!
“Vücut dilini mi okuyorum, hislerim mi güçlü bilemiyorum ama bu güne kadar hiç yanılmadım!” diyenler burada mı?
Zaman ve tecrübenin sabırlı olmaya iyi geldiği söylenir. Ne var ki artık gittikçe zorlaşan yaşam şartları ile birlikte sabır eşiğinin de yükseleceğine düştüğünü hissedenler kimler?
Kimi zaman öyle bir durumda kalırız ki ne gidebilir ne kalmak isteyebiliriz. Hatta bir işaret ya da mucize bekleriz. Ne var ki o durumdan yine kendimiz çıkabiliriz; ha gayret!
Artık sıcaklardan mı, genel keyifsizlikten mi bilinmez; bazı sabahlar kolunuzu kıpırdatacak enerjiyi bulamayabiliyoruz bu aralar sanki. Ne dersiniz?
Oturduğumuz yerden karar alabiliriz ama bir kararı uygulamak için maddi manevi güç gerekir. Karar alıp uygulayamamak daha acı olmuyor mu?
Son bir araştırmada 18-24 yaş arası her 10 gençten 8’i Türkiye’nin ekonomik durumunun kötü olduğunu söylerken, yüzde 56’sı ise gelecekte daha da kötüye gideceğini düşünüyor.
Liste yapmak güzel bir ilk adım ama harekete geçmek bazen o kadar kolay olmuyor! Kolay veya çabuk halledebileceğiniz ilk birkaç madde ile başlayıp motivasyonunzuu yükseltmeye ne dersiniz?
İnsanların gündemi yani gündelik hayatta yaşanan gelişmeleri ve bilgileri kaçırması endişesine denen Fomo, özellikle gençlerde artışta. Sebebinin altında da sosyal ve cinsel fırsatlar için yetersiz kalma endişesi yatıyormuş.
Patlamış mısır beyni (popcorn brain), aşırı sosyal medya kullanımının ve sürekli çoklu görev yapmanın zihinsel durumumuz üzerindeki etkisini ifade ediyor. Mesela bir film izlerken arada sık sık telefona bakmak gibi…
Talasofobi, okyanus veya diğer büyük su kaynaklarından korkmaktır. Bazı insanlar derin sudan veya okyanustan biraz korkarken, diğerleri denize veya görüntülerine bakamayacak kadar şiddetli yaşayabilir.
İnsan sarrafı olmak kolay değil! Bir insanın neye güldüğünden ve neye ağladığından ben hemen nasıl biri olduğunu anlarım diyenler el kaldırsın!
Özellikle sosyal medyadan sonra sıkça artan bu İmposter Sendromu, başarılı olan bir insanın kendi başarısından şüphe etmesi, bunu hak etmemesi hissiyatına verilen isim.
Patlamış mısır beyni, dikkatimizin ve odaklanmamızın mısır tanelerini patlatmak gibi hızla bir şeyden diğerine atlama eğilimini ifade ediyor. Teknoloji ve sosyal medya kullanımının bunda büyük etkisi olduğu kabul ediliyor!
Anne olmak düşünme şeklini ve bakış açısını çok değiştirip kafa karışıklığına bile neden olabiliyor. British Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, anneliğin bilişsel işlevler üzerinde doğrudan ve kalıcı bir etkisi olabileceği de kanıtlandı.
Dinlendik, güç topladık. Tam gaz devam diyenler...
Bazen toplumun beklentilerini karşılayabilmek için inanmadığımız şeyleri yapmak insan çok yorar. Doğru hissettiğini yaparak daha derin mutlu olduğunu fark edenler aramızda mı?
Nomofobi özetle telefonsuz kalma korkusu... Bizde yapılan bir araştırma yok ama İngiltere’ye göre cep telefonu kullanıcılarının yüzde 53’ünün nomofobik olma durumu söz konusu.
Eskiye baktığında daha sosyal biri olduğunu, son zamanlarda kendini biraz eve kapatmış olduğunu düşünenler var mı? Tabii bunda sosyal medyanın ve mali zorlukların yükselişi de etkili olabilir.
Harvard'lı psikiyatrist Robert Waldinger, mutlu olmak için ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda güvenebileceğiniz en az iki insanın olması gerektiğini açıkladı: Endişeleri ve stresleri başkalarıyla paylaşmak vücudun denge durumuna dönmesine yardımcıymış.
Çoğumuz kararsızlıklar ve bocalamalar içindeyiz bu aralar sanki... Neyi yapsak, neyi seçsek emin olamıyoruz. Yola girecektir diye umuyoruz.
Veriler, günümüzde 1 milyara yakın çocuğun olumsuz koşullarda büyüdüğünü gösteriyormuş. Çocuklukta yaşanan travmaların bedelini hayat boyu ödediğimiz de sık sık söylenen bir şey. Hatta kronik ağrılarımızın bile sebeplerinden biri...
Pek çok kişi farkında olmasa da kışın mood düşüklüğü yaşıyor. Yapılan çalışmalarda özellikle 30 gün yeterli ve düzenli güneş ışığı temasının depresyonu azalttığı görülmüş.
Mutlu olabilmekte genetiğin etkisi ne kadar acaba? Araştırmalara göre genlerin etkisinin yüzde 40 - 50 arasında olduğunu söylüyor. Dolayısı ile mutluluk sizin elinizde...
Pazartesileri zaten zor! Hele ki yağışlı ve karanlık oldu mu daha da zor diyenler...
Belki seyrettiğimiz film ya da dizilerin etkisi oluyordur. Hele ki yoğun seyrettiğimiz zamanların sonrasında bazı sabahlar yataktan "O ne rüyaydı öyle! Silahlar, patlamalar, kovalamacalar..." diye kalkanlarınız var mı?
Başkalarının kendisi hakkındaki düşüncelerini önemsemeyen kimler var? Sonuçta onlar için değil; kendimiz için yaşıyoruz; değil mi?
Bazılarımız yalnızken daha mutlu. Hayatında biri ve çevresinde çok fazla insan olmamasını kendi tercihi olarak yaşıyor. Bu durum onları mutsuz etmiyor aksine, gereksiz yorulmadıkları için daha da mutlu olabiliyorlar. Böyle olanlarımız kimler?
Ünlü ya da başarılı olmak. zengin olmak... Bunlar tabii güzel şeyler. Ama en çok ihtiyacı olan şeyin adam yerine konmak, öldüğü zaman arkasında yaşadığına değmiş bir şeyler bırakmak isteyen kimler var?
Tütsülerin meraklısı çok. Bazı inanışa göre taze adaçayı yakmak nazar ve kötü düşünceyi uzak tutuyor. Pozitif enerji verip psikolojik rahatsızlıkların giderilmesine de katkı sağlıyor.
Meditasyonun yararı şüphe götürmez. Ama başlamak hatta odaklanabilmek herkes için kolay değil. Sessiz bir ortam ayarlayarak kısa kısa başlayıp pratik yaptıkça bu konuda yol alabilirsiniz.
Ya da "Her şeyin bir sebebi var" gibi cümlelerin teselli olarak karşısına çıkarılmasından bıkanlarınız var mı? Bunlar doğru mu, duya duya inandık mı artık bilemez olduk!
Psikolojik rahatsızlıklar son yıllarda hem ülkemizde hem dünyada çokça arttı ve çeşitlendi. Ama hala onlara kısaca "deli" olarak etiketleyenler de bir o kadar fazla!
"Evet çocukluk döneminde yaşadıklarımızın önemini inkar edemeyiz. Ama en ufak bir şeyin de çocukluğa bağlanması biraz aşırı değil mi?" diyenler...
Erkenden öğrendiğiniz sizi neşelendiren bir haber sonrasında enerjisi yükselip bütün günü iyi geçenler kimler?
Erkenden öğrendiğiniz sizi üzen bir haber sonrasında herkesin toparlanıp normal hayata dönmesi kolay olmayabiliyor. Kimileri o günü hüzünlü geçiriyor. Ya siz?
Uzmanlar tarafından mutlu olmak için "sıkıldım", "senden nefret ediyorum", "ölmek istiyorum", "yapamam", "hayat anlamsız", "çirkinim" ve "kimseye ihtiyacım yok" kelimelerini sarf etmemeniz öneriliyor.
Oldukça yorucu bir durum değil mi? Sizi muhtemelen olumsuz da etkiliyordur. Unutmayın, siz özelsiniz ve kimse ile kendinizi kıyaslamaya gerek yok.
Duymamış ama yaşamış olabilirsiniz! İyi ya da kötü ruh halimizin yakınlarımıza da etki etmesi demek özetle... Hatta birine 40 kere bir şey söylerseniz, olur ya. Öyle bir şey! Ya da sık görüştüğünüz arkadaşınızın beslenme alışkanlığının sizinkini de etkilemesi gibi...
Rezonans kanunu, beyinle birlikte kalbin de duygular oluşturabildiği, enerji yayabildiği hatta vücuda verilen emirleri ilk kalbin verdiğini ileri süren bir görüş. Buna göre gerçekten içten istediğiniz şeylere ulaşmanız o frekansa girerek daha mümkün.
Uyuyor ama dinlenemiyorsanız, sürekli dalıyorsanız, ani duygusal değişimler yaşıyor ve pek çok şeye ilgisizseniz, kendinizi yalnız hissediyor ama pek kimseyi de görmek istemiyorsanız ruhunuzu dinlendirmenizin zamanı geldi demek...
Özel hayatımızla ilgili bazı küçük detaylar gece bizi uyutmayabilir. Yataktan bile kaldırıp düşünmemize, kurmamıza sebep olabilir. Oysa sabah uyandığınızda "Ya o kadar da büyük sorum değil aslında!" diye içinden geçirenler var mı?
Yaşanan deprem seferberliği sürecinde ünlülerin özellikle Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur olmak üzere bir araya gelerek çözüm ve dayanışma ile hareket etmesinin birliği artırdığını düşünenlerimiz var mı?
Geçtiğimiz büyük depremlerden sonra civar bölgelerde görülen artçı depremler de bu sarsıntı duygusunun psikolojik bir reaksiyon gösterebiliyor. Bunu azaltmak için güven duygunuzu pekiştirecek faaliyetler yapmayı deneyebilirsiniz.
Bu sizin elinizde. Değişmeyi kabul edip kontrol edebileceklerinize odaklanarak, doğru insanlarla iletişimde kalarak, fiziksel olarak da kendinize iyi bakarak anlam ve amaçlarınızı belirleyerek yol kat edebilirsiniz.
Böyle durumlarda dilimiz tutulur. Yanlış bir şey söylememek için kasılırız. Onu anlamaya çalıştığımızı, yanında olduğumuzu söylemek, herhangi bir desteğe ihtiyacı olup olmadığını sormak iyi olabilir.
Shakespeare'in bu sözünü hepimiz duymuşuzdur. Zamanla pek çok şey geçmese de zaman değişecek. Bu da ister istemez bazı şeyleri de değiştiriyor. Belki unutmayacağız ama yaşamaya devam edeceğiz.
Kader var tabii ki ama her başa geleni de onunla açıklayıp kadere sığınmak bir kaçış noktası olabilir mi acaba?
Neden ve nasıl olduğunu bilmeseniz bile bazı şeyler içinize doğabiliyor ve onlar doğru oluyor!
Gaslighting, bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi. Gaslighting anlık olaylarla belirlenemiyor ve sıklıkla romantik ilişkilerde, iş hayatında ve ailevi ilişkilerde karşılaşılıyor.
Telefon konuşmaları yapma ve alma konusunda isteksizlik, korkma ve kaçınma durumuna Telefonofobi deniyor. Bu durumda telefonofobik olanlar kimler?