Yok denildiğinde "hiç mi yok" cevabı ile karşılaşan ya da diyen Kaç Kişiyiz?
Artık ne kadar çok istiyorsak, olumsuz cevabı değiştirmek için her şansımızı deniyoruz!
Huylar kategorisinde binlerce insan düşüncelerini paylaştı.
Sen de katıl, kabileni bul!
Artık ne kadar çok istiyorsak, olumsuz cevabı değiştirmek için her şansımızı deniyoruz!
Psikologlar bunun sebebinin uyanmakta zorluk çekmekle değil, bizi bekleyen günle alakalı olduğunu söylüyor. Haklılar mı dersiniz?
Bazen başkalarına yardım ederken sınırları şaşabiliyoruz. Sonra bir bakmışız ki biz serseme dönmüşüz! O zaman soralım: "Madem iyiyim, neden kendine bu kadar kötülük yaptım?"
Kesin sıcaklardandır. Sizde sıkıntı yok; merak etmeyin!
Aslında ön durulama veya elde yıkama yapmaya hiç gerek yok. Makineyi tıkamaması için tabaktaki minik katı atıkları temizlemek yeterli.
Bu kurala göre, düşen gıda 5 saniyede yerden alınırsa bakteriler bulaşmıyor. Hangi zemin, hangi bakteri hangi gıda? Durum belirsizliğini koruyor. Uygulayıp uygulamamak size kalmış!
Tabii ki birbirimizi dinlemek son derece normal ve yararlı bir iletişimdir ama bazı kişiler sadece kendini anlatır ve siz iki çft laf etmek istediğinizde dinlemez. "İşte o anda bende fişek atar!" diyenler?
Hangi tatil olursa olsun, belli bir aradan sonra işe dönüşte zorluk yaşıyor musunuz? O zaman ilk günlerinizi çok yoğun planlamadan hafif hafif planlamaya başlamanız işinizi kolaylaştırabilir.
Onlara bir şey anlatmak da pek mümkün olmuyor değil mi? En iyisi hiç tartışmaya girmemek! O zaman da konuşacak bir şey kalmıyor!
Tamam bir sürü veri giriyor beynimize. hepsini hatırlamak mümkün değil. Ama özellikle "bu çok ilginçmiş, bunu unutmayayım!" deyip de unuttuklarınız var mı? Gerçekten insan kendisine kızıyor; değil mi?
Mizofoni, bazı seslere tahammül edememeye verilen isim. Günlük hayatta sık karşılaştığımız ve normal olan tırnak kesme, nefes alma, çiğneme gibi bazı seslere tahammül edemiyorsanız siz de mizofonik olabilirsiniz.
Bazen aklımızdan deli şeyler geçer. Neredeyse hiç birini yapmaya cesaret edemeyiz. Ama "Keşke arada birkaç tanesini yapabilecek kadar minik bir çılgınlığım olsaydı!" diyenler aramızda mı?
"Bi 5 dakika daha!" diyerekten alarmlarınızı erteleyenlerden misiniz? Yapılan son araştırmalarda bunun çok da kötü bir şey olmadığı ortaya çıkmış. Eğer bu kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyorsa sıkıntı yok!
Hele bazı kıyafetlerde o kadar etiket var ki rahatsız etmemesi için direk olarak çıkartıyoruz. Ama oradaki bazı talimatlar kıyafetimizin daha uzun ömürlü olması için etkili olabiliyor. Önceden bir okumakta ve tabi unutmamakta fayda var.
Kimileri sessizlikten ürker. Oysa sessizlik tansiyonu düşürür; odaklanmayı arttırır. Sakinleşmemizi sağlar, Yaratıcılığı bile olumlu etkiler.
Bazı insanlar nedenleri ne olursa olsun sürekli geç kalır. Zaten hep de bir nedenleri vardır! Neyse ki artık cep telefonları var ve son dakika gecikmelerine göre ayarlamalar yapabiliyoruz. Ama buna rağmen yine de kimi zaman sinir edici olabiliyor.
Kimi insanların tüylerini diken diken eden bu seslerin rahatsızlıktan öte etkileri olabiliyor. Çaresizlik, sıkıştırılmış hissi gibi.. Bu duruma Mizofoni deniyor.
Dıştan kapı gibi sağlam görünüyorsunuz ama içiniz… “Gelin bir de bana sorun!” diyenler…
Kimimiz küçük hedeflere bebek adımlarıyla ilerlemeyi tercih ederken kimimiz de hedefi yüksek tutabiliyor. Siz de onlardan mısınız?
Elimiz yanınca sıcak bir şeye dokunmamayı öğreniriz de neden geç kalmak, işleri son ana bırakmak veya önyargılı olmak gibi hataları sıklıkla tekrar ediyoruz ki!
Hatta yemeğini hazırlamadın önce ne seyredeceğini ayarlayanlar bile vardır. Öyle değil mi?
Olası yeni heyecanlar karşısında hemen yükselip, olaylar beklediği gibi gelişmediği anda da hemen yere çakılacak kadar düşüşe geçen ve "Şunun ayarını bir türlü beceremiyorum!" diye hayıflanan kimler var?
"Daha çok zaman var, bir ara yaparım!" diye diye ödeme ya da başvuru gibi belli bir süre içinde yapılması gereken işlemleri son güne bırakanlar aramızda mı?
Genelde çocukluk döneminde kendini gösteren utangaçlık yüzünden pek çok kişi kendini yeterince ifade edemiyor. Peki ya siz?
O zaman size bulaşmamakta fayda var:)
Koku seçiminde herkesin kullandığı parfüm ve deodorantlardan kaçınıp kendine özel kokular arayan kimler var?
Bir işi yaparken rahat değilse o işi yapmayan; dinlenme, kestirme ve uzanma gibi aktiviteler favorisi olan kimler var?
Özellikle yaşınız genç ise garsonu çağırmak birini ayağınıza çağırmak gibi hissettirebilir ve çekinebilirsiniz. Bu duyguyu yaşayan kaç kişiyiz?
Şimdilerde yerini telefonlarımız almış olsa da bir kez olsun tuvalette gazete veya dergi okumuş kimler var?
Dayanıklı insanların kontrol edebilecekleri üzerine odaklandıkları, önceliklerini sıra ile belirleyip ona göre harekete geçtikleri, yeni fırsatlar aradıkları ve öğrendikleri üzerinde düşündükleri gözlemlenmiş.
İnternet olmadığı veya çekmediği zaman hayat durur gibi olabiliyor tabii, bunun için oturduğu cafe/mekanda ilk oturduğu gibi Wi-Fi şifresini soran kaç kişiyiz?
Basmayınız yazan düğmeleri ve parklardaki çimleri de örnek verebiliriz. Bu uyarıları görünce dokunmayacak olsa bile dokunası gelen kimler var?
Eğer gerçekten hayatınızı bu kadar etkiliyorsa bir bilene danışmak sizin için rahatlatıcı olabilir.
Maalesef bazı takıntılarımızdan kurtulamıyoruz. Bu durum özellikle de iş hayatında bazı sıkıntılara yol açabiliyor.
Başarıp başaramamaktan daha çok hiç denemeyip merakından dolayı kafasındaki her ne ise yapmayı tercih edenler kimler?
Her ne kadar artık defter kullanmak azalsa da kimileri için hala vazgeçilmez durumda... Sanki sağ sayfaya yazı yazmak daha mı keyifli oluyor. Siz de böyle hissedenlerden misiniz?
Sürekli kendini öven ya da her daim övülme ihtiyacı içinde olan hep ben diyen bu insanlara karşı önlem almanız gerekir. Onlara “tamam, sen büyüksün” deyip yanından uzaklaşarak kendinize büyük bir iyilik yapabilirsiniz.
Kendi doğruları dışında hiçbir şeyi kabul etmeyen her durumda haklılığını savunan insanlar yorucu da olabiliyor.
Aşk ya da iş, hiç fark etmez. Önemli bir görüşme, öncesinde aynada kendi kendine denemeler yapanlar aramızda mı?
Hareket halinde olmak, ne olursa olsun bir şeylerle uğraşmak bazı insanlara çok iyi gelir. Yapacak işi olmadığında daha da dibe curanlar burada mı?
İntikam almak ya da almamak bir tercih meselesi. Ama alacaksam sağlam alırım diyenler...
Size yapılan ve gerçekten canınızı acıtan bir durum sonrasında bunu unutmayıp kin tutanlar kimler?
Kızdınız, kırıldınız, bozuldunuz... O hışımla mutfağa gidip Nutella kutusuna uzananlar kimler?
"Evet huysuzum, aksiyim, tersim ters! Ben bile bazen kendime dayanamıyorum; başkası bana nasıl dayansın!" diyenler...
Başkalarını değiştirmek kolay değil. Onları olduğu gibi kabul etmek daha kolay olabilir. Tabii içinizden "Bunu biz de biliyoruz ama gel de uygula!" da diyor olabilirsiniz.
Hayatımızdan memnun değilken, etrafınızdaki insanların çok iyi durumda olduğunu düşünüyor olabiliriz. Oysa gerçekleri bilemeyiz. Kimi zaman bu bizi gaza getirebilirken kimi zaman da mutsuzluk sebebimiz olabilir.
Kafamız rahat olmadan günümüzün geri kalanı nasıl rahat geçsin, öyle değil mi?
Yoksa siz de devamlı kendinizi mi sorguluyor, kendinizle mi kavga ediyorsunuz? Bu sizi yorsa bile bundan vazgeçmek kolay olmuyor değil mi?
Totem yapmak kimi zaman çok istediğimiz bir şeyin gerçekleşmesi için kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor.
Özellikle de kalabalık bir yerde karşılaşmışsak!